“Her doğum hatırlamak üzerine yapılan bir yeminle başlar. İlk haykırış ve dökülen gözyaşları inanan insanın doğduğunu müjdeler. Geçen yıllar, yaşanan olaylar ‘insanı değiştirdi’ yanılgısını yaratsa da ortada sadece yaşamla başlayan ölümle devam eden döngünün kapanması vardır. Döngü inançla başlar ve inançla kapanır. Ona enerjisini veren ise inançtır. İnanç potansiyel bir enerjidir. O enerji ortaya sadece hatırlamakla çıkar.” Çatışmalarla örülüdür hayat. Ne kadar kaçmak istese de bazen içinde buluverir kendini insan. Mutlu bir evlilik sürerken, işinde başarılı ve kariyerinin zirvesindeyken, hiç ummadığı bir anda altüst oluş kaçınılmazdır. Kapıldığı girdaptan kurtulmak için ne kadar çaba sarf etse de hayatın oyunu başlamıştır bir kere.
Can da karısı ve çocuğundan ayrı kalarak bu hesapsız oyuna dahil olur. Kariyer hırsına yenik düşmüş evliliğinden geriye koca bir boşluk oluşmuştur. Moskova dönüşü işyerindeki bir seminerde karşılaştığı Mathilda ise o günlerde onu anlayan en iyi insan olur.
İnsanın maddi gerçekliğiyle manevi gerçekliğinin doyumu psikolojik açıdan değişkendir. Yer yer şiire dönüşen satırlarıyla Murat Bilgili, bu gidiş gelişe odaklanıyor romanında; boşluklarımızı tarıyor, varlığın anlamını sorguluyor.